Arazi, tasarım disiplinlerinden belki en çok mimarlıkta tartışılmasına karşın, çoğu zaman faydacı yaklaşımların ötesinde kendisine yer bulamaz. Bir yerin coğrafyası, iklimi, maddesel gerçekleri verilere indirgendiğinde tanımlı bir alanı “yer”e çeviren ruhtan da kopulur. Oysa medeniyetlerin ortaya çıkışı, binlerce yıldır hep fiziksel coğrafyanın, bir yerin “çehresinin” uyandırdığı ilk esinin ölçülebilir verilere indirgenemeyecek etkisine dayanır.
Harran: Bir Ovanın Çehresi sergisinin ilk fikirleri, coğrafyanın mimarlık düşüncesine etkisini araştıran ve 2017-2018 bahar döneminde İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı’nda yer alan ARCH 542 In Situ: Mimarlıkta Araziyi Yeniden Düşünmek isimli seminerde açılan tartışmaların sonucunda ortaya çıktı. Geçtiğimiz yılki In Situ semineri kapsamında belirlenen çalışma alanı bereketli hilal bölgesinde yer alan Harran Ovasıydı. Ovanın karakterini yakındaki Nemrut Dağı’ndan inerek zıtlıklar üstünden anlamayı amaçlayan üç günlük seyahate, seminer katılımcılarının yanı sıra bir grup mimar ve araştırmacı da eşlik etti.
Harran: Bir Ovanın Çehresi sergisi, bu kısa seyahatin izlenimlerini mimarlığın alışılagelmiş temsil araçları üzerinden tekrar iletmeyi amaçlıyor. Amaç pragmatik değil, etkileyici bir deneyimin farklı bir ortamda yeniden oluşturulması olunca, ölçülebilir verilerin soyut temsilleri yerlerini malzemenin doğası ve kesin olmayanın estetiğine bırakıyor.